Güvercin sevdası « Kırıkhan Olay Gazetesi-Hatay'da Hızlı doğru tarafsız haberciliğin merkezi

19 Nisan 2024 - 08:09

Güvercin sevdası

Güvercin sevdası
Son Güncelleme :

26 Kasım 2019 - 8:47

Bir dağın tepesinden, bilmem kaç bin yıllık surların yıkıntıları arasından Antakya’ya bakıyorum. Güneş Musa Dağı’nın arkasına gizlenme sularında. Battı batacak. Evlerin üzerinden öbek öbek kuşlar havalanıyor. Beyaz, gri, siyah, gümüş rengi, mavi. Gökyüzüne yükselip, taklalar avcılar escort gerçek atarak, başka damların üzerinden turlayarak, kalktıkları damın üzerine yeniden iniyorlar. Bir başka evden, bir başka damdan benzer hareketler…

“Güvercin uçuverdi, kanadın açıverdi.” Ankara türküsünün mırıldanıyorum. Bağrıyanık mahallesinin iç içe girmiş sokaklarından, gecekondularının üzerinden kuşlar havalanıyor. Gökyüzünde bir vals gösterisi sergileniyor. Gökyüzünde güvercinler dans ediyor. Çift çift, renk renk…

Anadolu kentlerinin vazgeçilmez tutkusudur güvercin. Köylerde yaşayanların daha çok ekonomik nedenlerle yöneldiği hayvan sevgisinde kanatlılar, yumurtası ve eti için beslenirken, kent insanı yüreğindeki hayvan sevgisini, güvercini ehlileştirerek ona vermiş. Etini de günah sayarak yememiş.

Nuh Peygamberin büyük tufanda gemisine aldığı güvercinler, evlerin, damların aksesuarı, sevdalısıdır. Mitolojide güzellik ve aşk tanrıçası Aphrodite’i yani Venüs’ü güvercin simgeler. Günümüzde barış ve sevgiyi simgeleyen güvercindir; beyaz güvercin.

Hz. Nuh, tufanın bitip bitmediğini anlamak için gemisinden bir güvercin uçurur; güvercin gagasında bir zeytin dalıyla döner. Güvercin ve zeytin dalı o gün bu gündür barış sembolüdür.

Aynı güvercin Yahya tarafından vaftiz edilen Hz. İsa’nın başına “Kutsal Ruh” olarak iner. Beş asır sonra Hz. Muhammed’in sığındığı mağaranın girişinin örümcek tarafından örülmesi ve bir güvercinin yuva kurması ile İslam dininde de kutsallar arasına girer.

Saflık, duruluk, sevgi, barış, aşk, beyazlık sembolüdür. Evrensel bir barış ve sevgidir güvercin. Osmanlı’nın o şaşaalı dönemlerinde yapılan binalarda, köprülerde, camilerde, kervansaraylarda, evlerde güvercinler için yuvalar yapılmaya başlanmıştır. Kapadokya’daki Peri Bacaları’nda gübresinden yararlanmak için yedi sekiz katlı yuvalar yapılmıştır.

Antakya’da, Kurtuluş Caddesî’nde Güvercin Kahvesi’nde çay içerken geldi Öcal Parlar. 42 yaşındaymış. “İşin ne?” diye sorduğumuzda aldığımız cevap “Güvercinci” oldu. Kahvehanenin bir kenarında duvara dayalı bir koca merdiven altı kafes. Kafeste birkaç güvercin var. Güvercin hikayelerini istedik kendisinden. “Hangi birini anlatayım?” diye başladı söze. Sahi, Hatay’da güvercin denilince kim akla geliyor? Kim biliyor o isimsiz sevdalıları? Özgürlük tutkunlarını kim biliyor ki?

Öcal Parlar, en eski güvercincinin Abdo Karaoğlan olduğunu, babası Fahri Karaoğlan’ın Hatay’da güvercin ustalarının “piri” olduğunu anlattı. Sonra, Hatay’da bilinen en iyi güvercin cinslerinden söz etti. Meverdi (sarı ve kırmızı renklerde), Müsevet Şami, Mişmişi Hadi Rumen, Şarabi güvercin cinsleriymiş. Meverdi cinsi güvercin 50 milyondan, 1.5 milyar liraya kadar satılırmış. Tüylerinin parlaklığına göre fiyatı artıyormuş. Güvercinin kafa yapısı, ince ve yüksek olması, sarı veya kırmızı renk tüylerinin parlaklığı, renklerin ayrışmış olması, değerine değer katarmış.

Posta kuşları ile ilgili okuduğum bir yazıda, izlediğim bir yabancı filmde nelere kadir olduklarını biliyordum. Türkiye’de de Kuşçu Ali, ya da Ali Kuşçu’dan bu yana haberleşmede kullanılan bir kuş türü. 100-150 km uçabilen, Antep’ten, Kilis’ten Hatay’a kadar gelebilen posta kuşlarına rastlanmış.

20 Mart 1939’da,  Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde yakalanan Fransızlara ait bir posta güvercininin ayağından çıkan Fransızca notun tercümesi: “14 Mart 1939 saat 22-23 raddelerinde Meydanekbez’e 40 müseltah hücum ettiler. Mûsellahlar200 mermi endaht ettiler. Haşarat yoktur. Bir kadını sağ omzundan yaraladılar. Müsademeden evvel telefon hatları Meydanekbez’e 2 km kala kesilmiştir…” Bu notun Kürtdağında harekât yapan Fransız birliklerinin kendi iç haberleşmesi olduğu belirlenmiştir.

Kırıkhan’da, Reyhanlı’da, İskenderun, Belen, Dörtyol, Erzin’de damların üzerinde beyaz kanatlarını gökyüzüne doğru çırparak yükselen kuşlar görürsünüz. Osmaniye’de her yıl güvercin festivali düzenlenir ve güvercin yarışı yapılır.

Köy Hizmetleri’nden emekli Muzaffer Yılmaz’ın Bağrıaçık Mahallesi’ndeki evinin damına çıktığımızda, orada da onlarca güvercin gördük.

Her birinin ayrı bir hikâyesi, ayrı bir eğitimi varmış. Kahvemizi içerken gökyüzüne bırakılan kuşların geri dönüşünü, oradan kafeslerine geçişini gördük. Buğday, beyaz darı, bezelye, cılbandan oluşan güvercin yeminden yere atılan bir tutam, kuşların geri dönüşünü hızlandırıyor.

Asi kenarında bir işyerinin çatısında da aynı manzarayı meraklı gözlerle izledik. Sahibinin yanına hiç çekinmeden gelen kuşlar, bizim yanımıza yan yan bakarak, kenardan köşeden kaçarak yaklaşıyor. Öyle sessiz sedasız, kıpırtısız oturduğumuzda bile bize diklenerek bakıyor, fakat yanımıza mümkün değil, yaklaşmıyorlardı.

Güvercinlerin gökyüzüne salındıktan sonra geri dönüşlerinin nasıl sağlandığını merak ettik. Arkadaşımız kafesten bir dişi kuş aldı. Avuçlarında tutup gökyüzüne uzatarak kanat çırpmasını sağladıktan hemen sonra havada ne kadar güvercin varsa hızla aşağı, bulunduğumuz çatıya inmeye başladılar. O zaman anladım ki, güvercinleri bağlı olduğu, sahibi olduğu çatıya, kümese bir ahu bakışlı dişi kuş çekiyor tıpkı insanoğlu gibi. Ne de olsa, bir ahu gözlünün, bir yağmur gözlünün bakışlarına kapılıp, tahtlarını, servetlerini, hayatlarını değiştiren nice insan var çevremizde, yaşadığımız gezegende…

Mitolojiye inanmamak için kendimi zorluyorum. Ama bir bakıyorum, gelmiş geçmiş en büyük fettan kadın imajındaki Aphrodite, yani Venüs, “güvercin” sembolü ile anlatılırken, Eros, yani aşk tanrısı, bütün erkekleri o güzel yürüyüşlü, güzel bakışlı kadına aşık etmeyi başarıyor.

“Güvercin uçuverdi, kanadın açıverdi.” Türküyü söylemeye çalışıyorum, aklıma son iki mısra iyicene takılıyor: “Ben mühtüye danıştım, yiğit yarsız olur mu?”

Gökyüzündeki güvercinler, yiğitçe “yar” dedikleri dişi kuşun kanat çırpınışlarına doğru hızla iniyorlar; yılda 5-6 çift yavru sahibi olmak için. Ahmet Haşim ne güzel anlatıyor: “Akşam, yine akşam, yine akşam. Göllerde bu dem bir kamış olsam”. Güvercinler çatılardaki kafeslerine dönüyor. Gökyüzünde barış ve dostluğun evrensel sembolü güvercinlere veda edip dönüyoruz. Ruhlarımızın, duygu ve düşüncelerimizin güvercinler kadar özgür ve dik durmasını önemseyerek…

1          Şami

2          Sarı çakşırlı

3          Gövkuyruk fitilli

4          Sarı Meverdi

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.