Tarihi Birikimine Sahip Çıkamayan Köy TİYEK « Kırıkhan Olay Gazetesi-Hatay'da Hızlı doğru tarafsız haberciliğin merkezi

25 Nisan 2024 - 08:49

Tarihi Birikimine Sahip Çıkamayan Köy TİYEK

Tarihi Birikimine Sahip Çıkamayan Köy TİYEK
Son Güncelleme :

11 Kasım 2019 - 8:32

ŞEMSETTİN ARIK YAZDI

Amanos Dağları’nın doğu eteğinde derin bir vadinin iki yakasında kurulan Tiyek köyü, etrafını çeviren dağlar -bahtı gibi- ufkunu kapatmış bir perde misali akşamüstleri hüznünde ve huzur tadında bir yapıya bürünmüştür. O hüzün hâlâ saklı kalmıştır Tiyek’in mağrur bakışlı iki yakasında ve Amanosların eteklerinde.

Hassa merkeze 3 km mesafededir. Köyün ortasından, ismini köyden alan Tiyek Çayı geçmektedir. Çok eski bir yerleşim yeri olan Tiyek köyünün halkı, Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın bölgeyi fethiyle köye yerleşen Avşar Boyuna mensup Türklerdir.

Kuzeyi, güneyi ve batısı dağlarla çevrili olan Tiyek köyü, bu coğrafi yapıya uygun olarak yüzünü sadece doğuya dönmüş gibidir. Geldiği yere uygun olarak Doğu kültürüne has mistik özellikler taşır. Sımsıcak insan sevgisiyle bezenmiş bir dokuya sahiptir. Anadolu’nun Türkleşmesine öncülük eden “Gazi Dervişler ve Alperenler”in izleri ve hikâyeleri Tiyek köyü çevresinde de mevcuttur. Köyün güneydoğusunda Acem Dede ve Omar Dede, kuzeydoğusunda Kılıç Dede yörenin manevi dokusunu şekillendirmiştir. Buna paralel olarak Türk-İslam kültürünün ahlaki yapısını içselleştiren Tiyek halkı, sosyal yaşantılarında bu izleri taşıyarak; ekinlerini birlikte biçmişler, evlerini birlikte inşa etmişlerdir. Yollarının yapımını hep beraber üstlenmişler, düğünlerinde, eğlencelerinde hep beraber olmuşlar; kısaca, “lmece”nin bir yaşam biçimi olduğunun en güzel örneklerini vermişlerdir.

Ayrıca, Acem Dede ve Omar Dede’nin Tiyek köyünün kurucuları olduğuna dair rivayetler de nesilden nesile aktarıla gelmiştir. “Tiyek” isminin, Omar Dede’nin, oğullarını Mısır’a göndererek bağ çubukları getirterek bugün Söğüt Beldesi sınırlarında bulunan “Bağarası” denilen yere dikmeleri ve her bağ köküne Tiyek denilmesinden geldiği anlatılır.

İli ve manevi duyguların yoğun olarak yaşandığı Tiyek köyü, Kurtuluş Savaşı’nda Dörtyol’da 19 Aralık 1918’de ilk kurşunu atan Mehmet Çavuş (Mehmet Kara)’un da doğduğu köydür. “1638 yılında Sultan IV. Murat Bağdat seferine giderken Hassa yöresine uğramış, ordusu ile Tiyek’te konaklamıştır. Bu sırada bir çoban bulduğu bir elması padişaha takdim etmiş, Padişah da çobana Tiyek, Akbez ve Hacılar nahiyelerini malikhane olarak bağışlamıştır. O zamandan beri bu üç nahiyenin beylerinin bu çobanın neslinden geldiğine ve padişah sarayındaki Çobantaşı adı verilen elmasın bu taş olduğuna inanılmaktadır. “ (Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir, s. 21-39) Yörenin Dörtyol ile irtibatı öteden beri hep güç olmuştur. Dörtyol’a şu andaki Kırıkhan, Belen, İskenderun üzerinden karayolu ile 120 km uzaklıktadır. Eski dönemlerde Çardak yaylası üzerinden atla veya yaya olarak Amanoslar aşılarak 40 km’lik bir mesafedeki “öteyüz”e ulaşılırdı. Yazları Akdeniz ikliminin bunaltıcı sıcağından kurtulmak için çıkılan Çardak (Hassa merkeze 14 km mesafede, günümüzde keşfedilmeyi bekleyen yaz turizmi cenneti), Toftak ve Kapulu yaylaları her iki tarafa da aşağı yukarı eşit uzaklıktadır. Siyasi ve sosyal olaylara aşırı duyarlı olan yöre halkı bu duyarlılığını gelişen ve değişen ekonomik koşullarda gösterememiş; Osmanlı döneminde Cebel-i Bereket Sancağı’na bağlı bir nahiye olan ve her türlü ihtiyacını olduğu yerde karşılayabilen halk, özellikle Hassa’nın kuruluşu (1865’de Tiyek, Akbez ve Hacılar nahiyelerinden getirilen 15’er hane ile Derviş Paşa tarafından kurulmuştur) ile birlikte sürekli buraya göç vermiştir (1977’de Hassa’da yapılan nüfus araştırmasında halkın yüzde 90’nın Tiyek köyünden olduğu tespit edilmiştir). 1956 yılında muhtarlık çekişmeleri nedeniyle Tiyek ve Dedemli olarak ikiye ayrılan köy, biraz daha güçten düşmüştür. 1980 yılında heyelan sonucu kaya düşmesiyle bir mahalle halkı ilçe merkezine iskân edilmiştir. Tarım ve hayvancılık faaliyetlerin getirisinin yüksek olduğu dönemlerde (1960-1980) refah yönünden zirvede olan Tiyek köyü, günümüzde “Sevenleri toprak olmuş” öksüz bir çocuk gibi kala kalmış, adeta harabeye dönmüştür.

DAĞYELİ DESTANI

Duda takacı astım,

Dedim dağyelirıi kestim,

Dağyeli ben sana küstüm,

Başıma çöktü dağyeli.

Dama çıktığımı gördü,

Taşınan kafama vurdu,

Aldı beni yere serdi,

Üstüme çöktü dağyeli.

Karlı dağdan gelir ucu,

Zorlu kuvvetli gücü,

Kız, gelin, ihtiyar, genci,

Elinden bezdi dağyeli.

Bir yılan çıktı görmedik,

Nerde olduğunu bilmedik,

Korktuk taşınan vurmadık,

Senin yüzünden dağyeli.

Kaleye kurdu topları,

Kırdı cereyi küpleri,

Allişli, Ağcalar, hepleri,

Elinden bezdi dağyeli.

Teneyi samana kattı,

Göğsümden düğmeyi açtı,

Sebzenin hepsini biçti,

Tırpanın mı var dağyeli?

Darıyı kökünden söktü,

Fakirin belini büktü,

Gözümüze biber ekti,

Belimizi büktü dağyeli.

Gavuzoğlu Mustafa der bu yeter,

Üstümden yorganı atar,

Yoksullara çalım satar,

Külhanbeyi mi oldun dağyeli?

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.