Hassa’nın Amanoslar’daki Yaylası; ÇARDAK (1) « Kırıkhan Olay Gazetesi-Hatay'da Hızlı doğru tarafsız haberciliğin merkezi

11 Mayıs 2024 - 06:21

Hassa’nın Amanoslar’daki Yaylası; ÇARDAK (1)

Hassa’nın Amanoslar’daki Yaylası; ÇARDAK (1)
Son Güncelleme :

30 Eylül 2019 - 18:02

Hatay ülkemiz’de İstanbul hariç en güzel kentlerden biri. Akdeniz ikliminin hâkim olduğu Hatay, genelde sı cak bir memlekettir. Dolayısıyla yaylalar kaçınılmaz dır. Çoğu ilçenin yaylası vardır ki, yaz aylarında imkânı olan birçok insan bu yaylalara giderler. Buralar da, bir yerde, doğayla baş başa, serin ve sessiz bir ortamda dinlenmeye, istirahat etmeye ve geleceğe yönelik enerji depolamaya çalışırlar. Hatay’da herkesin bildiği yaylaların dışında, dar çevrelerin bildiği çok güzel yaylalar da mevcuttur. Bunlardan bir tanesi de, Hassa’ya bağlı bölge insanının gittiği, Amanoslarda bulunan Çardak Yaylası’dır. Aslında Çardak gezisini geçen sene düşünmüştüm ancak, üç vatandaşımızın yanlışlıkla vurulması bu seneye erteletmişti. Vasi ye “busene Çardak gezisini gerçekleştirelim” diye söylemiştim. Geçenlerde o da bana telefon etti; ‘Adil, Erol da geldi, yarın Çardak’a gidelim müsaitsen*dedi. Ben de “gidebiliriz” dedim. Böylece Çardak gezisi planlanmış oldu. Hatay Aylık Kültür ve Keşif Dergisi’nin hemen hemen her ay gerçekleştirdiği keşif gezilerinden bir yenisi gerçekleştirilecek. Dünyanın en zevkli işlerinden biri olan doğa keşfine çıkıyoruz. Bu sefer İstanbul’dan Erol, Kırıkhan’dan Vasi ile Adnan ve Antakya’dan benim iştirakim ile oluşan ekibimiz 14.07.2011 Perşembe günü sabahleyin Kırıkhan’da buluşuyoruz. Önce Adnan’ın önerdiği çorbacıya gidiyoruz, öksüz doyuran diyebileceğimiz büyüklükteki kâselerde çorbalarımızı içiyoruz. Erol yarım kâse daha çorba içtikten sonra kalkıyoruz. Hatay’da yıllardır yaşamadığımız bahar aylarını birkaç senedir yaşıyoruz. En sıcak ay olan Temmuz un ortalarındayız; daha birkaç gündür sıcaklar bastırdı. Böyle bir günde Çardak Yaylası’na hareket ediyoruz. İlk durağımız, Hassa 15 Kasım Belediye Parkı. Burada arkadaşım Recep Hayta’nın nefis çaylarını yudumlarken, Çardak’ta kimlerin olduğu ile ilgili bilgileri aldıktan sonra, eski askeri birliğin bulunduğu şimdiki parkı şöyle bir dolaşıp, Hassa’nın içinden Tiyek ve Dedemli köyünü geçerek, Has Üneş Su Dolum Tesisi ni geride bırakıp, Çardak Yaylası na doğru yol alıyoruz. Bir vadinin içinden zirveye doğru dolambaçlı yollardan tırmanıyoruz. Hassa’dan 14 km uzaklıkta olan Çardak Yaylası’na 20-25 dakikada varabileceğimizi tahmin ediyorum. Zirveye tırmanırken düz bir yerde durduk. Buradan aşağıya, geldiğimiz istikamete doğru baktığımızda Erol, o virajlı yolların oluşturduğu manzarayı fotoğraflamadan edemedi. Akbez Geçidi denilen yere geldiğimizde, bir davar sürüsü yolun kenarında yayılıyorlardı. Burada durup arabadan ben ve Erol indik. Erol keçileri fotoğraflamaya gitti; ben de az ileride çobanın ateş yaktığını görünce, oraya doğru ilerleyip çobanla sohbet etmeye başladım. Muzaffer Ülger adındaki, Dedemlili olan çobandan bazı bilgiler alıyorum. Ayrıca ateş yakıp, çay demleyeceğini ve ateşte patlıcan közleyeceğini söyledi. Keçilerin tamamının kulaklarında, üzerlerinde numaraların olduğu küpeler bulunmakta. Bu ara, keçilerin fotoğraflarını çekerken, sürünün içindeki iri bir köpeğin Erol’u kovaladığını, Erol’un can havli ile arabaya doğru kaçışını görünce yanımdaki çoban, köpeğe yüksek sesle dur komutunu verdi ve köpek olduğu yerde durdu. Erol da böylece birkaç saniyelik zaman ve bir metrelik mesafe ile ısırılmaktan kıl payı kurtulmuş oldu. Her ne kadar “ben canımı değil, fotoğraf makinesini kurtarmaya çalışıyordum” dese de, can korkusu bütün benliğini kaplamıştı. Aslında büyük bir tehlikeyi atlatmıştı Erol. Ama biz, gün boyu bu olaya gülmekten kırıldık. Vasi, telefon çeken bir yer bulur bulmaz, bu olayı, aramızda olmayan Mehmet Tanrıverdi’ye muhabirlikten gelen alışkanlıkla söyleyiverdi. Çardak’a giriyoruz. Söylendiği gibi, doğru, Eğitim Enstitüsü’nden arkadaşım olan halen Mersin’de öğretmenlik yapan Bestami Sert’in kahvehanesine gidiyoruz. Büyük çınar ağacının altında masayı kurmuşlar, okey oynuyorlar. Hâlbuki bize Hassa’da hoşgin oynarlar demişlerdi. Arkadaşımı yıllardır görmüyordum, Çok kilo almış vaziyette buldum. Yan tarafa ev yapmış. Evin altının bir kısmını kahvehane, bir kısmını ise fırın olarak düzenlemiş. Yılda iki ay gelip burada kalıyormuş. Yaptığı evi birkaç defa tahrip etmişler ama yılmamış, buranın yerleşik düzene geçişi için bayağı mücadele etmiş ve sonunda da başarmış. Okey oynayanlardan Şükrü Koç’a “Gömüştük adlı arkadaşımız buralarda mı” diye sordum. O da, “evde olması gerekir. Evden pek çıkmıyor, geçen gün kazan yıkarken gördüm, bize kötü örnek oluyorsun, bizim kadınlar da aynı işleri bizlerden bekliyor, bizi sıkıntıya sokuyorsun diye de takıldım, ondan sonra kazan yıkarken görmedim” dedi. Kahvehanenin bahçesinde iki tane büyük çınar ağacı bulunmakta. Altında banklar, masa ve sandalyeler konmuş, bir adet de sedir ve sedirin üzerinde Bestami’nin yaşlı babası battaniyeye sarılmış vaziyette uyuyor. Daha sonra yanımıza Kırıkhan Naim Atakaş Anadolu Lisesi’nde Edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Ardıçlılı Abdussamet Çolak, Sağlık’tan emekli olan Ömer Hür geliyor. Hoşbeş ediyoruz. Bestami’nin ikram ettiği çayları zevkle içerken, masada okey oyununu seyreden Dedemli köyünden emekli polis memuru Ahmet Andız, Çardak ile ilgili bir şiirini okumadan edemedi: Yaylanın çeşmesi Kuşçu’ya bakar Soğuktur suyu oluktan akar İçtim suyunu da içimi yakar Ben neyleyim Çardak seni yerde Ben seni çok sevdim Çardak Yaylası Ben seni çok sevdim Çardak Yaylası diye başlayan uzun bir şiir. Sonra, Erol ile fotoğraf çekmeye tepeye çıkıyoruz. Çardak Yaylası, doğu-batı istikametinde bir vadiye kurulmuş. Tepeden Çardak fotoğrafları çektikten sonra aşağıya inerken, büyük bir ceviz ağacının da fotoğrafını çekiyor Erol. Ceviz ağacının dallarının oluşturduğu alanın çapının 25 m olduğunu hesaplıyorum. Ceviz ağacının dalları oldukça geniş bir alana yayılmış. Kuşçu ve Mığır tepeleri arasında kurulmuş olan Çardak’ta rakım 1435 m olup, 200 civarında hane mevcut. Evlerin hepsinin çatısı var. Zira buraya kışın kar yağar. Camisi, fırını ve kahvehanesi bulunmakta. Elektrik var. Yalnız, cep telefonları çoğu yerde çekmiyor. Çardak’ta çok çeşit ağaç bulunmakla birlikte Meşe ve Gürgen ağaçları çoğunlukta. İlerledikçe orman ağaçları hem büyüyor, hem de sıklaşıyor. Birçok yerde gökyüzü görülmüyor. Çeşmeden akan su, buzdolabından çıkmış kadar soğuk. Çardak’ta yerleşim biriminde etrafın temiz olduğunu, kirletmemeye özen gösterildiğini müşahade ettim. Bu titizliği ve temizliği birçok Kahvehaneden ayrılıp yürüyerek ilerliyoruz. Abdussamet Çolak bize eşlik ediyor. Yanımıza yaşlı bir adam geliyor. 88 yaşında ama oldukça dinç görünen Murat Üneş, bize “hoş geldiniz” diyor, misafiri olmamızı istiyor. Bana “nerelisin, kimlerdensin” diye sordu. Ben de “Hassa’dan Nüfusçu Ali Çetin’in oğluyum” deyince, “yani Hüseyin Paşa’nın torunusun sen” dedi. Abdussamet, az ileride bir evin bahçesinde çocuklara ders çalıştıran öğretmen olan eşi Nuray Hanım ile Adana’da öğretmenlik yapan karı koca Mustafa ve Mukaddes Çolak ile tanıştırıyor bizleri. Hep beraber yazları buraya yaylaya geliyorlarmış. Ev yapmışlar. Sağolsunlar, bizimle gerçekten çok iyi ilgilendiler. Hemen kahve ikram ettiler. Böyle bir yerde kahve içmenin zevki de bir başka doğrusu. Evlerine gittik, bahçelerinde çekim yaptık. Bahçede yeşil soğan ve mevsim dışı turp ekiliydi. Bir miktar bunlardan söktük, ilerde yeriz diye. Bir de kavun koydular. Arabada da salatalık var, bir de ekmek bulursak acıktığımızda açlığımızı biraz gideririz diye düşünmüştüm. Aslında Abdussamet ve eşi Nuray Hanım yemeğe kalmamızı söylediler ama, yolumuza devam etmemiz gerektiğini söyleyerek teşekkür ettik, Hatta, daha sonra eşlerimizle birlikte misafirleri olmamızı söylediler. Sonunda bu güzel insanlara veda ederek Dörtyol tarafına doğru hareket ediyoruz. Devamı Yarın

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.