YÖNETİCİDE NEZAKET, GÖRGÜ VE YAKLAŞIM « Kırıkhan Olay Gazetesi-Hatay'da Hızlı doğru tarafsız haberciliğin merkezi

20 Mayıs 2024 - 20:41

YÖNETİCİDE NEZAKET, GÖRGÜ VE YAKLAŞIM

YÖNETİCİDE NEZAKET, GÖRGÜ VE YAKLAŞIM
Son Güncelleme :

10 Mayıs 2024 - 10:07

Bir kuruma yönetici olarak atanan bir kişi, personelle yaptığı toplu tanışma toplantısında; çalışanların önemli olduğunu, onlara değer verdiğini, saygı duyduğunu, kurum dışı kişilerden kurum içine müdahalenin olamayacağını ifade ederken cep telefonu çalıyor ve “belediye başkanı arıyor” diyerek o anda cep telefonunu açarak konuşmaya başlıyor, tüm personelin dinlediği ve dakikalarca süren konuşmadan sonra tekrar personelle konuşmasına dönüyor. Daha ilk toplantıda çalışanlara hitap ederken cep telefonunu ya sessize alması, ya da sekreterine, şoförüne bırakması gerekirken yanında bulundurması ve gelen telefona cevap vermesi orada hitap ettiği kurum çalışanlarını hiçe saydığı, onlara değer vermediği anlamına gelmez mi?

“Ben, çalışanlara adaletli davranırım, onların etnik kökenine, inançlarına ve siyasi görüşüne göre değerlendirmem. Liyakatine ve çalışmasına bakarım”, dedikten sonra ne kadar yandaş varsa yöneticiliğe getirmesi, söylemi ile eylemi arasında bir tutarsızlığın olduğunu gösterir.

“Bu kurum soğuk, ben bu kurumda aile ortamını yaratacağım. İlişkilerimiz daha sıcak ve samimi olacak” diyeceksin ama sonra da “benimle görüşmek için randevu alacaksınız” diyeceksiniz. Bırakınız sıradan personeli en yakın çalışma arkadaşlarınız olan Müdür Yardımcılarınız ve Şube Müdürlerinizle bile randevusuz görüşmeyeceksiniz. Nerede kaldı aile ortamı. Hangi ailede bireyler birbirleriyle böyle randevu ile görüşür? Bu ne tutarsızlık? Söylediğinizle yaptığınız aynı olmuyor. Ya olduğunuz gibi görüneceksiniz ya da göründüğünüz gibi olacaksınız. Ölçü bu değil mi? Bir kurumda çalışanlar yöneticileriyle görüşebilmeleri ne kadar kolay ise orada bir başarıdan ve huzurdan bahsetmek mümkündür. Yöneticiler çalışanları ile arasına köprü kurmalıdırlar. Hâlbuki randevu ile görüşmek demek çalışanlar ile arasına duvar örmek demektir.

Kasıntılı, havalı bir eda ile yöneticilik yapmak bir müddet sonra birtakım olumsuzlukları beraberinde getirir. İlişkiler sevimsizliğe doğru gider.

“Ben geldiğim yerde şöyle işler yaptım, böyle işler becerdim bunları burada da yapacağım” derseniz, geldiğiniz yere bakarlar neler yaptınız diye. Orada yapılan işlerin ne kadar da kötü olduğunu, bir yerlere nelerin peşkeş çekildiğini, yapılan işlerin hemen bozulduğunu ve hatta hiç çalışmadığını görürler. Geldiğiniz yeri nasıl ve kimlerle yönettiğinizi önünüze koyarlar.

Göreve başlayalı bir ay olmasına rağmen yöneticilerin ne yapacağı belli değilse, görev dağılımı yapılmamışsa orada bir boşluk ve belirsizlik vardır demektir. Dışarıdan birileri gelecekse birileri gidecek demektir. Bu durumda mevcut yöneticiler arasında huzursuzluk baş gösterir. Çünkü kimin gideceği belli değildir. Her gelen yönetici her şeyi değiştirmeye kalkarsa orada kurumsallaşmadan ve profesyonellikten, uzmanlaşmaktan bahsedilemez. Zira kişiye göre düzen kuruluyor demektir. Her gelen yönetici ile her şey değişiyorsa o kuruma kurum denir mi? Yazboz tahtasına dönen kurum verimli olabilir mi? Tek bir yöneticinin bütün kurumu istediği gibi dizayn etmesi, yönetmesi doğru mudur? Hele hele de iyi kurulmuş, tıkır tıkır işleyen bir düzenin üzerine geliniyorsa buna daha da çok dikkat edilmelidir. Aksi takdirde kurumu daha da güzelleştirmek yerine çok daha berbat hale gelmesine sebep olunmuş olunur. Kurumun hafızası olmalıdır. Geçmişi olmalıdır. Buradan hareketle de geleceği tasarlaması gerekir. Vizyon buradan doğar ve gelişir.

İl Müdürlüklerinde makam arabası olmaz. Kurumun elindeki araçlar hizmet aracıdır. Buna rağmen il müdürleri en güzel arabayı kendi şahıslarına ayırırlar ve kimseyi bu araca bindirmezler. Hatta izne ayrıldıklarında vekâlet verdiklerinin dahi bu aracı kullanmalarına müsaade etmemekteler. Bu kadar makam düşkünü oluyorlar. Sanki şahıslarına özel verilmiş gibi davranıyorlar. Hâlbuki o aracı makama tahsis etmiştir. O makamı kim işgal ediyorsa onun kullanması gerekir. Makama düşkün olanlar makam arabası olarak kullandıkları aracı en iyisinden, en lüksünden seçerler. Yeni atanan müdür mevcut aracı beğenmiyor da daha lüksünü istiyor ve değiştiriyorsa gösterişi, havayı seviyor demektir.

İl Müdürlüklerinde Özel Kalem Müdürlüğü diye bir birim olmaz. Ama birçok İl Müdürlüğünde Özel Kalem Müdürlüğü fiilen ihdas edilmiş vaziyette. Sekretarya oluşturulmuş. Gösterişli, havalı odalar düzenlenmiştir. Hizmet etmeye değil de saltanat sürmeye gelmişler sanki.

Kurumda yapılan haftalık toplantılar kahvaltılı bir şekilde yapılmaya başlanmıştır. Çalışanların gözleri önünde yiyeceksiniz, içeceksiniz ve çalışanları size hizmet ettireceksiniz. Sonra da dinden, ahlaktan, kul hakkından bahsedeceksiniz. Her toplantıda alakası olmayan konularda dini hikâyeler anlatacaksınız. Sizden büyük, olgun insanlara nasihatler vereceksiniz. Ve bayanların da bulunduğu bu toplantılarda kız arkadaşlarınızdan bahsedeceksiniz. Bir dizide oynayan kızın güzelliğinden dem vurarak araştırıp soruşturacaksınız. Bu düşünceler şuur altına yerleşmiş bazı duyguların dışa vurumu mudur acaba? Bazı konularda açlık mı hissediyorsunuz?

Kurum çalışanlarının tamamıyla yapılan toplantıda birkaç kişinin hatasından dolayı herkese hakaret etmek, tehditler savurmak doğru bir tavır değildir.

Bir de yöneticilerde şöyle bir durum oluyor zaman zaman: Bir yönetici veya yönetim kadrosu yeni geldiği yerin eski yöneticilerini kötüler, eskilerin hiçbir şey yapmadığını, çalışmadığını söyler durur. Hâlbuki kendilerinin de geldiği yer bilinmektedir. Orada neler yaptıkları veya neler yapmadıkları çok kişi tarafından iyi bilinmektedir. Sanki gidenlerin olumsuzluklarını söyleyince kendileri iyi olacak? Herkes herkesi tanıyor. Eğer yapmak istediğin hizmetler varsa yaparsın, farkını ortaya böyle koyarsın. Gidenlerin yaptıklarının üzerine bir şeyler katmak, yapılamayanları yapmak varken dedikodu üretmek yakışık olmuyor. Gelinen yere önyargılı davranmak doğru bir yaklaşım tarzı değildir. Önce gözlem yaparak orayı tanımak ve sonra değerlendirmede bulunmak sağlıklı bir yaklaşım tarzıdır.

***

GÖRGÜSÜZ MÜDÜR

Görgüsüz Müdürün biri, şoförüyle bir toplantıya giderken şoföre sorar:

– Seninle, eşek arasındaki fark nedir?

Şoför düşünür düşünür ve:

– Bilmiyorum efendim. Sizce nedir?

Müdür:

– Eşeğe çüş deyince durur, şoföre dur deyince durur, der ve kahkahayı bastırır.

Bu cevap şoförün çok ağrına gider. Bir süre sonra müdüre sorar:

– Müdürle, eşek arasındaki fark nedir?

Müdür düşünür, düşünür bulamaz.

– Ben bulamadım. Sence nedir?

Şoför:

– Vallahi ben de bir fark bulamadım müdürüm!

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.